23 Ocak 2020 Perşembe

Solcular, sağcılar, çevreciler feministler ve bilumum kurtarıcılara:



"Başınıza gelenler ellerinizle yapıp ettiğinizden dolayıdır" (Yüce Kur'an)
Hala anlamadınız değil mi?

Nefretten başka insanlara vereceğiniz bir şey yok..Feministler vejetaryenler, ağaçseverler, kuş ve böcek sevenler..Ne metafiğiniz var ne sağlam bir evren algınız.Et yememeniz yaşamı sevmenizden değil.. Ötekine karşı bir cephe açma istencizden. Her gün her dakika yuttuğunuz bakteriler ve salataya doğradığınız hıyarların canı yok mu?Patlıcanın canı helal da, tavuğun canı neden haram.? Kadını kayırmak değil amacınız erkek diye ötekileştirdiğiniz insanlara nefret kusmak..Ağaç sevmeniz de samimi değil, onca can telef olurken ülkemin sokaklarında.... 

***
Dünyevi mevziler kazanmak adına, bütün kutsalları çürüttünüz bütün güzel kavramları öldürdünüz. Yaşama saygı duymamanız ölümden ve savaştan yana tavır koymanızın sonucu. Çocuk; öğretmen, bilim adamı, çevre bilinci, özgürlük, adalet, insan hakları… Şefkat merhamet ve saygı hisleri ile anladığım bütün kavramlar sizin dilinizde birer bombaya, silaha, anlamsızlığa dönüştü.. Siz çocuk dediğinizde neden aklıma zamanından önce büyüttüğünüz herşeye nefretle bakan yıkma ve yakma dışında bir pratik bilmeyen mahluklar geliyor.. Neden siz “katliam var” diye avaz avaz bağırdığınızda ürpermiyorum?Siz çevre ve ağaç sevgisinden söz ettiğinizde neden dostlarınızın yaptığı çevre talanlarını gizleme çabalarınızı anlıyorum?
Neden öğretmen dediğinizde bir zamanlar belli
 örgüt ve cemaatlerin içinde semirmiş diplomasının bile şaibeli olduğu beslemeleri anlıyorum..
Siz “hırsız var” diye yırtındığınızda ülke dışına kamyonla çıkardığınız paraları; din duygularını kullanarak milletin cebinden yürütülen paraları, belediyelerde yapmadığınız hizmet için tezgâhladığınız vurgunları anlıyorum?
Neden akademisyen denince ahlak ve onurdan yoksun; herhangi bir insanlık değerinden habersizmiş gibi davranan, cahil diye nitelenen berber ya da çaycının bilgeliğinin kırıntısının bile olmadığı insan müsveddelerini anlıyorum?
Küçükken radyoda dinlediğim güzelim halk türkülerinin sizin elinizde birer ideolojik propaganda aletine dönüşmesi de beni kahrediyor..
Bütün güzel kavramları çürüttünüz, bütün güzel duyguları öldürdünüz..
Siz çocuk ve kadın ölümlerinden söz ederken dostlarınız çocukların üzerine bomba yağdırıyordu Suriye’de..
Hala anlamadınız değil mi?
Siz ve sizin içeriksiz ve köksüz mücadeleniz olmasaydı Kapitalizm ve Faşizm bu kadar güçlenmeyecek, insanlar kendi değerleri üzerinden daha kolay dirilip, direnecekti..
Hala anlamadınız değil mi?
En çok ölüsünü sevdiniz yaşarken umursamadıklarınızın..
Yaşarken sevmediklerinizi ölünce kutsamanız sizin hastalıklı ve iğrenç ruhunuzun ürünü..
Kadını da sevmediniz yaşarken, çocuğu da, ağacı ve kuşu da..
Çocuklara sokakta oynarken sahip çıkmalıydınız oysa, çocuğa oynayacağı sokaklar kurmalıydınız..
Kadın yaşamını da hastalıklı yargılarınıza kurban ettiniz. Aşkın ideolojisi olmadığını bilmediniz. Kadına ilişkin hastalıklı yargılarınızı ideolojik kılıflarla sunmasaydınız kadın bu kadar değer kaybetmez ve en bayağı heveslerin aracı haline getirilmezdi..
Yaşama saygı duysaydınız, kadınların kızların örneğin dolmuş şoförleri ya da kendini aşık sanan pazarlamacıların bir anlık ihtirasına kurban hale gelmesi bu kadar kolay olmazdı..
Hala Anlamadınız Değil mi?
Bir ülkenin yönetimini ele geçirmek, bir silahlı zafer kazanmak devrim yapmak anlamına gelmiyor.. İnsanların kafaları ve yüreklerine merhamet, bilgelik, asalet, sorumluluk, ciddiyet, adalet gibi değerleri yerleştirmeniz gerekiyor. Eğer yönetimi ele geçirmek devrim olsaydı Rus ve İran devrimi insanlığın yükselmesinde pay sahibi olurdu.
Hala anlamadınız değil mi?
Dünyadaki değişimleri iyi okumadan lider değiştirmek partilerinizi, cemaatlerinizi (örgütlerinizi) kurtarmayacaktır ..
Ulusçuluk'un, Marxizmin, Kapitalizmin, Liberalizmin önerdiği dünya ve insan algısı bitti. 
Liderlerinizi değil zihniyetinizi değiştirmeniz gerekiyor.
Hala anlamadınız değil mi?
Mevcut hükümet adına konuşmuyor olmak tarafsız dürüst ve adaletli olmak anlamına gelmez..
Hükümet iktidarına karşı olmak bir başka iktidar adına konuşmak anlamına gelir..
Sorun sizin hangi iktidar adına konuşuyor olduğunuzdur. Adına konuştuğunuz iktidarın neyin temsil ettiğidir.
Adına konuştuğunuz iktidarı bilmiyorsanız aptal, bildiğiniz halde ifade etmiyorsanız hain, o iktidarın zalim ve katliamcı olduğunu bile bile peşinden gidiyorsanız katıksız bir yaşam düşmanısınız.
Hala anlamadınız değil mi?
Allah azab edeceği toplumlara sadece gökten taş yağdırmaz..
Neden böyle yaptınız?





DEVRİM: Türkiye devrimi ve karşı devrim çabaları

Türkiye devrimi ve karşı devrim çabaları
-Bu ülkenin Geleceği Yeni Nesil için hatırlatmalar. -
Neydi bu ülke, taştan tanrılar ve postal sesleri içinde... Neydi bu ülkede yaşadıklarımız; yavaş yürüme suçundan nezarete atılmaktı..

Kürtçe selamlaşmaya 10 yıl hapis yatmaktı.Gıslaved lastik ayakkabıyı evladına iki numara büyük almaktı seneye yine giysin diye..
Parasızlıktı; açlık ve yoksulluktu..ve işkence altında can vermekti.

Ve yakılan köy demekti ve faili meçhul demekti sayısı meçhul. Tanrılar adına yapılıyordu her şey...
"taştandı, tunçtandı, alçıdandı, kâğıttandı iki santimden yedi metreye kadar.
taştan, tunçtan, alçıdan ve kâğıttan çizmelerin dibindeydik, şehrin bütün meydanlarında. 
parklarda ağaçlarımızın üstündeydi; taştan, tunçtan, alçıdan ve kâğıttan gölgesi,
taştan, tunçtan, alçıdan ve kâğıttan bıyıkları lokantalarda içindeydi çorbamızın
odalarımızda taştan, tunçtan, alçıdan ve kâğıttan gözleri önündeydik.
yok oldu bir sabah!
yok oldu çizmesi meydanlardan,
gölgesi ağaçlarımızın üstünden,
çorbamızdan bıyığı,
odalarımızdan gözleri,
ve kalktı göğsümüzden baskısı binlerce ton taşın tuncun alçının ve kâğıdın”(nazım)
Ama Onlar yıkılmış bu heykeli yeniden dikmek istiyorlar şehrin meydanlarına. Ellerinde ilahlara ait çok sayıda sembol... Ve onların dertleri özgürlük de değil. Ve onlar geri getirmek istiyorlar o kokuşmuş düzeni. Ve bu düzeni kuran efendileri onlara alkış tutuyor. Sizi yine geri kalmış üçüncü dünya ülkesi olarak anmak için. Yine sırtınıza tekrar binmek için.. Yine sınırlar çizip kan kırmızı bir coğrafya yaratmak için. ...
ve eşşeklere, katırlara yüklü yasa kitaplarıyla
ve vagonlar dolusu fişleriyle, andıçlarıyla
ve rahipleriyle ve yargıçlarıyla,
törenleriyle, nutuklarıyla, bayraklarıyla,
tanklarıyla, panzerleriyle, uçaklarıyla,
tek gözleri yamalı albaylarıyla...
ve bu yaşlı kurtlar, yaşlı hortlaklar,
güzelim kırları, çayırları tecrübeleriyle
mezarlığa çeviriyorlar ya da ağıla;
şehirleri hapishanelere ve kışlalara;
dünyayı da, devletin ve zorbalığın icadından bu yana
iyi bildikleri ve kolay güttükleri eski dünyaya...(Cahit KOYTAK)
Anlamıyor musun kardeşim!
Evet belki tarih bilmiyorsun..belki başını okşayan olmadı çocukken, belki nefretle büyütüldün ama neden anlamıyorsun kardeşim..Bütün bu gürültü sen mutlu olmayasın diyedir. Sen bir lokma ekmeğe muhtaç olasın diyedir..
İnan senin zengin olman onları rahatsız ediyor.. Senin 2013 barışı ile büyük kaynaşma adımı atman onları rahatsız ediyor. Senin bayramlarda çocuğuna elbise alman onları rahatsız ediyor. Senin ötekilerle eşit düzeye gelmen onları rahatsız ediyor...
Kardeşim kölelik o kadar içine işlemiş ki özgürlüğü bile anlamıyorsun. Özgür olmanın anlamını bilmiyorsun. özgür olmaktan korkuyorsun kardeşim..
Hayatın sadece duygusal reflekslerle şekilleniyor. İşte bu yüzden düşünemiyorsun. Hep devlet denilen şeyi despot, ona karşı çıkan herkesi devrimci ve asil zannediyorsun. Unutma kardeşim zalimleri ayakta tutan her zaman bu kendisine devrimci diyen asiler(!) olmuştur. Asi olmak ile devrimci olmak farklıdır kardeşim, Devrimci olmak hakikatten yana olmaktır, söyleyecek sözü olmaktır. Asinin söyleyecek sözü yoktur; efendileri vardır, tanrıları vardır.
"iyyake ne'budu ve iyyake nestein..."
Sen insanların hep özgürlük mü istediklerini zannediyorsun. Sen insanların eşitlik ya da adalet mi istediklerini zannediyorsun? Nereden çıkarıyorsun bunu.
İnsanlar çoğu kere kendilerine kölelik yapacak efendiler ararlar. Büyük büyük putların dikilmesi bundandır...
Firavundan kurtulurlar ama soğan sarımsak isterler. Dertleri özgürlük değildir onların. Aşağı ve bayağıyı üstün olana değişirler. 
E. Fromm bu yüzden özgürlük korkusundan sözeder. Gerçi o da başka bir aşırılığa savrulur ama tespiti önemlidir.
Özgürlükten korkar insanların çoğu. Ömrünü karanlıkta geçirmiş insanın güneşten korkması gibi bir korkudur bu. Hitler’i, Stalin’i Mao’yu kitleler üretmiştir.
Şunu anlamalısın kardeşim; insan kulluk etmek için yaratılmıştır. Özgür olmak için değil...
Bu yüzden insanın özgür olmak isterkenki arayışı bir kulluk ve kölelik arayışıdır. Bu kulluğu ya insani evrensel ilke temelinde ya da kendi çıkar ve arzuları temelinde gerçekleştirir.
Kendine bu arayışı verene boyun eğmekle özgürlüğü elde edeceğini idrak edip etmemesi. İşte bütün meselesi budur insanın..
"Olmak ya olmamak"ın anlamı budur. Ya kendinde varolursun ya başkasında varolursun. Kendinde varolmanın adıdır özgürlük..
Ve düşün ki  seni 
yıldızların karanlığında  yaşamaya tutsak ettiler 
ve sen 
siyahın ne kadar siyah 
beyazın ne kadar beyaz 
olduğunu görmeden öleceksin 
oysa ki ben güneş aydınlığını gördüm 
güneşin hapsedildiği yeri biliyorum. 
Hazır ol 
ordu ordu 
bölük bölük 
teker teker 
geliyorum
Bu ne benim sana 
tepeden inme bir emrim 
ve ne de ayaklarına kapanıp ağladığım 
bir yalvarışımdır 
bu eğilmez başların 
bükülmez bileklerin 
yani tarihin 
durdurulmaz emridir. (necati siyahkan-)

Solcular, sağcılar, çevreciler feministler ve bilumum kurtarıcılara:

" Başınıza gelenler ellerinizle yapıp ettiğinizden dolayıdır" (Yüce Kur'an) Hala anlamadınız değil mi? Nefretten başka in...