29 Ağustos 2017 Salı

ÜMİT-VAR


Dışarıdaydım
Ak parti yoktu henüz
Polis peşimizdeydi ve bilumum istihbarat
Humeyni posteri vardı duvarımızda
Raflarda Sahih-i Müslim, Buhari
bir de Çantay Meali
Yazko Edebiyat Yazko Çeviri
Marquez henüz Nobel almıştı
Elimde Pamuk'un "Sessiz Ev"i
Direniş vardı
Kur-an okur Livaneli dinlerdik
Ne dostlarımızdan vekil ne bakan vardı
Biz vardık ve kadife çay saatleri

Borsadan haberimiz yoktu
Ne de döviz dalgalanmalarından
Kulağımız direniş haberlerinde
Kalbimiz tetikte idi
Pazarlık yoktu
Hesap kitap bilmezdik
Önce dostlarımız sonra biz yerdik

Dışarıdaydım
Ak Parti yoktu daha
Sıraya girmemişti çok kostümlü mahluklar
Türedi yalakalar omurgasız adamlar
Çok şey değişti elbet
Çok su aktı köprülerin altından
Ama biz buradayız
Ayaktayız kardeşim
Allah var keder yok
Ve her zaman ümit var
(Beni burada bırak..Bülent Sonmez)

1 Ağustos 2017 Salı

Bir Sevdayı Taşımaktır Benim İçin Hayat

Acınızı azaltmaya mı çalışıyorsunuz; vazgeçin. Çünkü “bir şeyin ıstırabını duymayan onu ne tanır ne de sevebilir.” Istırap ne büyük nimettir bilir misiniz? Acısı bitmiş insan, bitmiş insandır. Kaygı duymayan insan tükenmiş insandır. Acı duymak yaşadığının; insan olduğunun farkında olmaktır. Sanat bu farkında olmaklığın dışa vurumudur bir bakıma. Sanat huzursuz insanın ürünüdür; arayan; sancılanan insanın kendi çığlığını duyurma çabasıdır çoğu kez.
Dünyanın gidişatı konusunda ilim adamları iyimser, sanatçılar kötümserdirler genelde. Ancak tüm olumsuzluklara rağmen yine de ümitli olmalıdır sanatçılar. Acı çekmek “çaresiz bir iflas, felce uğrayan bir ümitsizliğe” yol açmamalıdır. “Toplumun çözülüşünü üzülerek seyretmek yetmez. Onu yeni başta nasıl kuracağını düşünmek gerekmektedir.” Başkalarının yanlış üzere olmalarına ve kötü akıbetlerine üzülen bir yürektir sanatçının yüreği. Ahlâki kemâlin zirvesidir başkasının derdinden muzdarip olmak..
Acı duymak bir şeyleri dönüştürmenin sancısıdır. Kaybettiklerinin peşinde koşma kararında olmaktır acı duymak. Varoluşsal bir acıdan söz ediyorum ben burada. Çünkü “İnsan ancak acı çektiği zaman yaşadığının farkına varabilir”.
Hayatın gayesini acıdan kaçıp hazza koşmak olarak tanımlayanlar hayvanî olan yöne işaret ediyorlar.

İnsan acıdan kaçıp hazza koştukça vurdumduymaz, acıyı kabullendikçe akıl sağlığını bozmaya başlıyor. Çoğu zaman yaşanan hayat insanı ya vurdumduymaz ya da deli olmaya zorluyor. Her iki durumda da kaybediyor insan..

“Çu her heber ke şenîdem rehi be hayret dâşt
Ez in sepes men ve rindi ve vaz’ēbi-heberi”
“Duyduğum her haber beni hayret yoluna götürdüğü için
Bundan böyle işte ben, işte güzellik( mutluluk), işte habersizlik hali” (Hafız)
           Oysa vurdumduymazlık insanî olanın üstünü örtme çabasıdır aslında. İnsan yanımızdan uzaklaşmamızdır. Bu yüzden vurdumduymazlık bir tür kendini kaybetme durumudur.
“Ke der-bendē mohtac ve derviş bâ
Ne der fikrē âsâyeşē hîş baş”
“Muhtaç ve dervişlerin kaydında ol
Kendi rahatının tasasında değil”
Vurdumduymazlık ya da ruhsal rahatsızlık acıları paylaşarak aşılacaktır.
Çünkü “bir sevdayı taşımaktır hayat”

Solcular, sağcılar, çevreciler feministler ve bilumum kurtarıcılara:

" Başınıza gelenler ellerinizle yapıp ettiğinizden dolayıdır" (Yüce Kur'an) Hala anlamadınız değil mi? Nefretten başka in...